Efes Ultra 2022 – 60k

Bu yarış raporunun içinde yine bolca anılarımı ekledim. İsterseniz ilk kısmı atlayıp direkt yarış kısmına geçebilirsiniz.

İzmir’de koşmak bana nedenini bilmediğim bir mutluluk veriyor. 2020’de pandemi yüzünden yapılamayan yarışa kayıtlıydım, geçen yıl da katılmayınca kısmet bu yıla diyip erkenden kaydımı oldum.  ZirvedekileR ekibiyle beraber gidince eğlenceli bir yarış oldu. 

Birkaç gün öncesinden beri üzerimde bir halsizlik vardı. Üstüne bir de İstanbul için kar uyarıları yapılıyordu, acaba gidebilecek miyim diye düşünürken benim gideceğim uçuş iptal oldu. Değişiklik yaptım ve Emre ile aynı uçağa denk geldik. İzmir’e zamanında ulaştık. Tepeköy’de bir saat buz gibi havada beklesek de sonunda Selçuk’a ulaştık. Eşyaları otele attıktan sonra Şişko Selçuk esnaf lokantasında efsane bir keşkek yedik. (F/P ve lezzet açısından tavsiye 😊)

Alana gidip numaramı aldım. Capuzo Cafenin arkası Expo alanına dönüştürülmüştü. Yakından, uzaktan gelen arkadaşlarla ayak üstü konuştuk. Hava buz gibiydi, dondurucu rüzgar bir esiyordu. Böyle olunca alanda çok oyalanmadan otele döndüm. Selehattin’le aynı odada kalıyorduk. Ufak bir maceralı yolculuk sonrasında onlar da otele varmışlardı. Diğer arkadaşlar da geldikten sonra biraz dinlenip yemek için Efes Pidecisi’ne gittik. (Nazilli gülü yedik. 😊)

Sabah için beklenen hava durumu beni endişelendiriyordu. Hissedilen sıcaklığın -7, beklenen rüzgarın hızının 50-60 km arası olması bekleniyordu. Gece bu düşünceler ile geçti.

Saat 5 gibi kahvaltımızı yapıp hazırlandık. Üstümde üç katmanlı kıyafet, altıma kışlık tayt ve şort, boynuma buff, kalın eldiven ve bere ile koşmaya karar verdim. Paltoları giyip start alanına geçtik. Start öncesinde paltoları drop bag torbalarına koyup finişte almak üzere organizasyona teslim ettik. 

Saat 7’de 40k, 60k ve 120k hep birlikte Efes Antik Kent alt kapındaki start takının altından geçtik. Gün yavaşça aydınlanıyordu, hava buz gibiydi, koştukça ısınırım herhalde diye kendimi kandırmaya çalıştım. Antik kentin üst kısmından geçerken Aydos Kartalları’ndan Cengiz abiyle karşılaştık. Antik kenti arkamıza alıp foto çektik. Runs&Roses ekibiyle de selamlaşıp yola devam ettik. Sonrasında arazide ilerleyip yolu geçtik ve Pamucak sahile indik. Kumsal geçişi iki kilometre kadar sürdü, kumda koşarken bir zorluk yaşamadım. Sahil sessizdi, dalgaların usul usul kıyıya vuruşunu duyabiliyordum. Tabi tam güzel karelerin yakalanacağı yerlere fotoğrafçı arkadaşlar yerleşmişlerdi. İlk CP’de bir bardak su içip bir dilim elma yedim ve beni bekleyen Meryem Ana çıkışına doğru yola koyuldum.

Pamucak sahil
Meryem Ana çıkışı

Aklımda önceki yıllardan kaldığı gibi yine güzel bir orman yolundan çıktık.  Rüzgar zaman zaman sert esiyordu. Tepemizde dönen rüzgar tribünlerinin seslerini ilk defa o zaman duydum. 2 saat 45 dakikada Meryem Ana kontrol noktasına geldim. İlk etaptaki yokuşu bitirmiştim. Kendimi diri hissediyordum. Biraz daha gidip Çamlık çıkışına başlayacaktım. Soğuk hava ve arada esen sert rüzgar canımı sıksa da İzmir’in güzel dağları içime ferahlık veriyordu. Ancak trail koşusunda beklemediğim kadar karayoluna çıktık. Toplamda ne kadarlık bir mesafe asfalta çıktık tam bilemiyorum ama biraz can sıkıcı oldu.

Rüzgar santrallerinin seslerini ilk defa duydum

Otuzuncu kilometreye doğru 40k koşucuları ayrıldı, biz biraz eksilsek de yola devam ettik. Neden bilmiyorum sanki biz bize kalmışız gibi bir his kapladı içimi.

4 saat 15 dakika gibi bir sürede Çamlık kontrol noktasına geldim. Görevliler her zamanki gibi güler yüzle karşıladılar. Suyumu içtikten sonra Çamlık tırmanışına başladım.

Yavaşlamıştım, üşümüştüm, durup yürüyüp tekrar koşmak rutini verimsiz bir tempoya dönüşmüştü. Neden bilmiyorum ama koşmak için kendimi zorlamam gerekiyordu. Kendi kendime pazarlık yapıyordum. Rota kıvrıla kıvrıla dağın yamaçlarından yükselerek devam ediyordu. Gölge yerler resmen buz gibiydi. Güneş alan yerlerde yavaşlayıp biraz ısınmaya çalışıyordum. Kendimi fiziksel olarak, daha çok da mental olarak zorluyordum.  

çok uzaktan Şirince

Uzaktan Şirince’yi görünce biraz moralim düzeldi. Köye girdiğimde starttın üzerinde yaklaşık altı buçuk saat geçmişti. Kontrol noktasındaki güler yüzlü arkadaşlarla biraz laflarken ikram ettikleri çorbayı içtim. Buz gibi havada sıcak çorba içimi ısıttı. Tam ayrılmış köyün çıkışına gidiyorken bir görevli gelip benime biraz koşup ileriden dönüş olduğunu söyledi.  (Sanırım birkaç kişi dönüşü kaçırmış, ama ben geçerken işaretler gayet yeterliydi.)

Şirince Kontrol Noktası

Artık önümde yaklaşık 10 kilometrelik bir mesafe ve 200 metrelik bir çıkış kalmıştı ama benim içinden değil koşmak hareket etmek bile gelmiyordu. Kendime söylenerek ve bolca yürüyerek yola devam ettim. Ufak bir tepeyi geçtikten sonra artık Selçuk gözlerimin önündeydi. Garip bir bayırdan inerek ilçe merkezine girdik. Tren yolunun ve çevre yolunun altından geçmek gerekiyordu. Alt geçitlerin zemini çamur kapıydı ve alçak tavana başım çarpmasın diye eğilerek geçmem gerekiyordu. Gözümün önüne Barkley Maratonu’ndaki tünel geçişi geldi. (Tamam bu biraz abartı oldu. 😊) 

Son kilometrelere geldiğimde rota beni eski mahallelerin içinden geçirip Selçuk Kalesi’nin yanından finiş alanına ulaştırdı. Yedi buçuk saatin biraz üzerinde süren bir yarışın sonuna geldim.

Finişi geçtiğimde madalyamı alıp arkadaşların yanına giderim derken polar, bel çantası ve havlu da verdiklerini görünce şaşırdım. İnce düşünülmüş ve kullanılacak hediyeler için organizasyona teşekkürler. Güler yüzlü destekleri için görevli ve gönüllülere de ayrıca tekrardan teşekkürler.   

Finiş sonrası biraz toparlanıp yine arkadaşlarla pidecinin yolunu tuttuk. Karnımızı doyurduktan sonra Şirince’ye gidip güzle manzaralı bir terasta oturduk. Sonra arkadaşlar Kuşadası’na geçtiler ama bana yorgunluk çökmüştü izin isteyip otele döndüm. 

Sabah otelde kahvaltı yaptık. Pek doymayınca boyoz ve İzmir Bomba ile şekeri tavan yaptırdık. Önceki gün yarış koştuğumuz için sorun olacağını sanmıyorum 😊

Ekipten üç arkadaş kürsü yaptı ama uçak saati uymadığı için ödül törenine kalamadım.  Denizli- İzmir treni ile hava alanına döndüm. Yorgun ama aylar sonra tekrar yarış koşmanın mutluluğuyla evin yolunu tuttum.

 

 

2 comments

Yorum bırakın